Uyanabilmek için alarma ihtiyacı yoktu, gece boyunca rüyasında her ne görürse görsün rahat bir uyku çeker, nihayet yeterince dinlendiğine karar veren vücudunun emriyle göz kapakları açılır ve bilinci yerine geldiği an yatağından çıkardı. Son kaç yılının bu şekilde olduğunu kendisi de bilmemesine rağmen her şeyi normal karşılar ve yataktan çıktığı gibi tuvalete gidip sonrasında ılık bir duş alarak iyice kendine gelirdi. O sabah yaptığı da tam olarak buydu. Yıkanması bittiği gibi çıkıp son beş gündür değiştirmediği aynı çamaşırlarını ve üzerine de yaz mevsiminde giymeye alıştığı beyaz gömleğini geçirerek odaya döndü. Burada geniş sayılabilecek bol cepli, kuru yeşil, sert kumaştan pantolonunu giydi ve yatağın yanındaki ufak dolabın üstünden aldığı boş künyesini boynuna geçirdi. Boştu çünkü bunu sadece teni soğuk metale temas edebilsin diye takıyordu, ses çıkarmaması için de tek parçaydı. Eğer gömleği de pantolonunun renginde olsaydı onun biçimli vücudunu ve bilhassa göğsünün adeta kurtulup kaçmak istercesine genişlettiği bu gömlekten belli olan künyeyi gören birisi onun bir asker veya asker eskisi olduğunu sanabilirdi. Tam olarak yanılmış sayılmazdı elbette fakat o bunlardan çok daha fazlasıydı.